İlk önce buradan şuana kadar sayfama bakan 3.355 kişiye
teşekkürlerimi sunmak istiyorum. İyi veya kötü fark etmez, benim düşüncelerimi
ve yazdıklarımı okudunuz artı olarak bana özel mesaj atarak yorumlarınızı
hiçbir zaman esirgemediniz. Bunun için gerçekten, gönülden teşekkürlerimi sunarım.
Her zaman yazmamamın sebebi kısa ve net bir sebepten ortaya çıkıyor aslında;
hayat...
Hayata karşı olan düşüncelerimi her zaman buradan dile
getirdim, amacım sadece yalnız olmadığınızı hissettirmekti. Her ne kadar
düşüncelerimizde yalnız olduğumuzu düşünsek bile yine de yaşadıklarımızın
milyonlarca insanın yaşadığını göstermekti. Ve bunu başardığıma inanıyorum.
Bugün, şu saate(yazmaya başladığım saat 04.48) size farklı bir düşüncemi
aktarmak istiyorum.
Hayata karşı aldığımız kurallar... Bizi iyi yöne mi yoksa
kötü bir yöne mi doğru iter çok merak ediyorum.
Başarıya ulaşmak için sosyal hayatı öldürmek, sevdiği erkeğe
laik olmayacağını düşündüğü için cinsellikten vazgeçmek, sigarayı bırakmak için
kahve/çay gibi şeyleri içmemek, diyet yapabilmek için bütün abur cubur
şeylerden vazgeçmek gibi. Herkesin hayatına karşı vermiş olduğu kuralları,
"asla"ları, yeminleri vardır. Ama bu konulan kuralların
geçerliliğinden şüphe duymaktayım. Bu verdiğim dört örneğin ve belki de
sayamayacağım belki de trilyon tane örneğin elbet bir kırılma noktası var. Ama
bu kırılma noktasına kadar neler yaşanılabilir ki o verdiğimiz yeminlerden
vazgeçip "diyetimi bozdum hissi"ne kapılalım?
Hayatta bazı sorunlarla karşılaşırız, yemin ederiz "bir
daha asla" veya "asla böyle bir şeyi yapmam" diye kendimize
emirler veririz ama her seferinde de bu yeminlerimizi kendimiz tarafından
çiğnenirken buluruz. Bunun sonucunda pes etmişlik mi vardır? Yoksa sadece bir
kaçamak mıdır? Peki ya bu "diyetimi bozdum hissi" gerçekleşirken,
kendimizi mi aldattığımızı düşünürüz, yoksa bir yemini tutmayacak kadar ve bir
o kadar a güçsüz bir insan olduğumuzu mu düşünürüz? He, olmadı s.klemez miyiz?
Herkesin duygusal açıdan hissettiği şeyler tartışılır ama bildiğim bir şey
varsa %80'imiz üzülür ve içine daha çok içine kapanır.
Bende her zaman böyle durumlarda hayata daha farklı bir
bakış açısıyla baktım. 3. göz dediğimiz, kuş bakışı bir bakış açısıyla hayatımı
izlemeye başlarım. Aynı bir film izlermiş gibi, hayatımın o kararı almamda
neyin etkili olduğunu, böyle bir kuralı neden aldığımı nerede ve ne için
çuvalladığımı izlerim. Çıkarttığım sonuca göre ise hayatıma göre yönlendirip
ona göre hareket ederim. Ve en büyük isteklerimden birinin de bunu benim
yapabildiğim kadar herkesin yapabileceğini öğrenmesi ve uygulaması.
Şahsen benim kurallarımdan birine gelirsem ve örnek olarak
sunarsam bu dediğim şeyi daha iyi anlayacaksınız.
Aylardır "sevgili" olarak adlandırabileceğimiz, o
sıfatı taşıyan biri hayatımda yok aynı zaman içerisinde flört adını taşıyan
şeyleri de yapmamış bulunmaktayım. Çünkü kendimce bazı kurallar aldım, yeni bir
ilişkiye başladığımda yaralarımı sarmış ne bileyim yeni bir başlangıç ve
kendimce yeni bir şans istiyorum. Karşı tarafı tanımaktan hoşlanacağım bir
ilişki arıyorum. Bu yüzen aylardır kimseyle flört etmişliğim yok. Ama arada
biriyle bakıştığım, flörtcül bir şekilde yaklaştığım insanlar oldu aaama gelin
görün ki hala bekârım. Bunun en büyük sebebi, her seferinde minikten kuralımı
çiğnemiş olsam bile kuralın esnekliğini kendim yarattığım için, o kurala sahip
olabiliyorum. Kural beni değil, ben kuralı yönetiyorum. 3. gözden bu kuralıma
baktığım zaman kendimi ne haklı ne de haksız görüyorum, sadece o minik
kurallarımı esnettiğim dönemlerde buna aslında ihtiyacım olduğunu ve bazı
şeyleri sadece deneyerek göreceğimi biliyorum. Ve ona göre yol alıyorum. Belki
bu kurala sahip olduğum için 2 ay içerisinde hoş bir ilişkiye başlayacağım
belki de yaşlı ve kedili teyzelerden olacağım. Bilemiyorum ama bildiğim tek bir
şey varsa o da her ne kadar kurallarımı esnetsem de yine de bağlı olarak
kalacağım. Diyet yapan bir insan için ara sıra fastfood yemesinde bir sakınca
olmadığı gibi benimde yaptığım bu hareketin bir sakıncasının olmadığını
düşünmekteyim. Önemli olan, benim gibi düşünebilmeniz, çünkü inanır mısınız
bilmiyorum ama bazen sizi toparlamaktan yoruluyorum. Ve herkese ayrı ayrı, aynı
konuyu anlatmaktan yoruluyorum. Kendinize bir şans vermedikçe, kendinizi
affetmedikçe, karşınızdaki insanların size karşı bu dediğim eylemleri yapmasını
bekleyebilirsiniz ki?
Hayatınızla ilgili kararlar alırken bunu gerçekten isteyip
istemediğinizi sorun veya yaptığınız eylemlerin sonucuna nasıl
katlanabileceğinizi sorun. Çünkü siz bu kararları kendi kafanızda
başlatmadığınız veya bitirmediğiniz sürece bir yolda ilerleyemezsiniz. Ne geri
ne de ileri gidersiniz, bu da sizi yorar. En iyi bu hissi de ben bilirim, çünkü
yıllarca bir adım bile atmadan veya geriye gitmeden hayatımın ortasında kaldım,
Belki de bu kendime yaptığım en büyük haksızlıktı. Ve şimdilik sağlam adımlar
atabilmek adına hayata karşı birkaç adım geri atmış bulunmaktayım. Bu attığım
geri adımların beni korkutması gerekirken aslında korkutmadığını aynı zamanda
ise kendimi rahatlatmak adına yaptığım bir fedakârlık olduğunu fark ettim Belki
de sizin de ihtiyacınız sadece budur...
Ve bu yüzden her zaman dediğim gibi "yaşadığınız sürece
yaptığınız günahların, sevinçlerin ve anıların değerini bilin, sağlıcakla
kalın…"