21 Aralık 2014 Pazar

Hayata Karşı Aldığımız Kurallar




İlk önce buradan şuana kadar sayfama bakan 3.355 kişiye teşekkürlerimi sunmak istiyorum. İyi veya kötü fark etmez, benim düşüncelerimi ve yazdıklarımı okudunuz artı olarak bana özel mesaj atarak yorumlarınızı hiçbir zaman esirgemediniz. Bunun için gerçekten, gönülden teşekkürlerimi sunarım. Her zaman yazmamamın sebebi kısa ve net bir sebepten ortaya çıkıyor aslında; hayat...

Hayata karşı olan düşüncelerimi her zaman buradan dile getirdim, amacım sadece yalnız olmadığınızı hissettirmekti. Her ne kadar düşüncelerimizde yalnız olduğumuzu düşünsek bile yine de yaşadıklarımızın milyonlarca insanın yaşadığını göstermekti. Ve bunu başardığıma inanıyorum. Bugün, şu saate(yazmaya başladığım saat 04.48) size farklı bir düşüncemi aktarmak istiyorum.

Hayata karşı aldığımız kurallar... Bizi iyi yöne mi yoksa kötü bir yöne mi doğru iter çok merak ediyorum.

Başarıya ulaşmak için sosyal hayatı öldürmek, sevdiği erkeğe laik olmayacağını düşündüğü için cinsellikten vazgeçmek, sigarayı bırakmak için kahve/çay gibi şeyleri içmemek, diyet yapabilmek için bütün abur cubur şeylerden vazgeçmek gibi. Herkesin hayatına karşı vermiş olduğu kuralları, "asla"ları, yeminleri vardır. Ama bu konulan kuralların geçerliliğinden şüphe duymaktayım. Bu verdiğim dört örneğin ve belki de sayamayacağım belki de trilyon tane örneğin elbet bir kırılma noktası var. Ama bu kırılma noktasına kadar neler yaşanılabilir ki o verdiğimiz yeminlerden vazgeçip "diyetimi bozdum hissi"ne kapılalım?

Hayatta bazı sorunlarla karşılaşırız, yemin ederiz "bir daha asla" veya "asla böyle bir şeyi yapmam" diye kendimize emirler veririz ama her seferinde de bu yeminlerimizi kendimiz tarafından çiğnenirken buluruz. Bunun sonucunda pes etmişlik mi vardır? Yoksa sadece bir kaçamak mıdır? Peki ya bu "diyetimi bozdum hissi" gerçekleşirken, kendimizi mi aldattığımızı düşünürüz, yoksa bir yemini tutmayacak kadar ve bir o kadar a güçsüz bir insan olduğumuzu mu düşünürüz? He, olmadı s.klemez miyiz? Herkesin duygusal açıdan hissettiği şeyler tartışılır ama bildiğim bir şey varsa %80'imiz üzülür ve içine daha çok içine kapanır.

Bende her zaman böyle durumlarda hayata daha farklı bir bakış açısıyla baktım. 3. göz dediğimiz, kuş bakışı bir bakış açısıyla hayatımı izlemeye başlarım. Aynı bir film izlermiş gibi, hayatımın o kararı almamda neyin etkili olduğunu, böyle bir kuralı neden aldığımı nerede ve ne için çuvalladığımı izlerim. Çıkarttığım sonuca göre ise hayatıma göre yönlendirip ona göre hareket ederim. Ve en büyük isteklerimden birinin de bunu benim yapabildiğim kadar herkesin yapabileceğini öğrenmesi ve uygulaması.
Şahsen benim kurallarımdan birine gelirsem ve örnek olarak sunarsam bu dediğim şeyi daha iyi anlayacaksınız.

Aylardır "sevgili" olarak adlandırabileceğimiz, o sıfatı taşıyan biri hayatımda yok aynı zaman içerisinde flört adını taşıyan şeyleri de yapmamış bulunmaktayım. Çünkü kendimce bazı kurallar aldım, yeni bir ilişkiye başladığımda yaralarımı sarmış ne bileyim yeni bir başlangıç ve kendimce yeni bir şans istiyorum. Karşı tarafı tanımaktan hoşlanacağım bir ilişki arıyorum. Bu yüzen aylardır kimseyle flört etmişliğim yok. Ama arada biriyle bakıştığım, flörtcül bir şekilde yaklaştığım insanlar oldu aaama gelin görün ki hala bekârım. Bunun en büyük sebebi, her seferinde minikten kuralımı çiğnemiş olsam bile kuralın esnekliğini kendim yarattığım için, o kurala sahip olabiliyorum. Kural beni değil, ben kuralı yönetiyorum. 3. gözden bu kuralıma baktığım zaman kendimi ne haklı ne de haksız görüyorum, sadece o minik kurallarımı esnettiğim dönemlerde buna aslında ihtiyacım olduğunu ve bazı şeyleri sadece deneyerek göreceğimi biliyorum. Ve ona göre yol alıyorum. Belki bu kurala sahip olduğum için 2 ay içerisinde hoş bir ilişkiye başlayacağım belki de yaşlı ve kedili teyzelerden olacağım. Bilemiyorum ama bildiğim tek bir şey varsa o da her ne kadar kurallarımı esnetsem de yine de bağlı olarak kalacağım. Diyet yapan bir insan için ara sıra fastfood yemesinde bir sakınca olmadığı gibi benimde yaptığım bu hareketin bir sakıncasının olmadığını düşünmekteyim. Önemli olan, benim gibi düşünebilmeniz, çünkü inanır mısınız bilmiyorum ama bazen sizi toparlamaktan yoruluyorum. Ve herkese ayrı ayrı, aynı konuyu anlatmaktan yoruluyorum. Kendinize bir şans vermedikçe, kendinizi affetmedikçe, karşınızdaki insanların size karşı bu dediğim eylemleri yapmasını bekleyebilirsiniz ki?

Hayatınızla ilgili kararlar alırken bunu gerçekten isteyip istemediğinizi sorun veya yaptığınız eylemlerin sonucuna nasıl katlanabileceğinizi sorun. Çünkü siz bu kararları kendi kafanızda başlatmadığınız veya bitirmediğiniz sürece bir yolda ilerleyemezsiniz. Ne geri ne de ileri gidersiniz, bu da sizi yorar. En iyi bu hissi de ben bilirim, çünkü yıllarca bir adım bile atmadan veya geriye gitmeden hayatımın ortasında kaldım, Belki de bu kendime yaptığım en büyük haksızlıktı. Ve şimdilik sağlam adımlar atabilmek adına hayata karşı birkaç adım geri atmış bulunmaktayım. Bu attığım geri adımların beni korkutması gerekirken aslında korkutmadığını aynı zamanda ise kendimi rahatlatmak adına yaptığım bir fedakârlık olduğunu fark ettim Belki de sizin de ihtiyacınız sadece budur...

Ve bu yüzden her zaman dediğim gibi "yaşadığınız sürece yaptığınız günahların, sevinçlerin ve anıların değerini bilin, sağlıcakla kalın…"