15 Haziran 2014 Pazar

Hayatta dair bitmemiş sayfalar



Yine uzun bir aradan sonra ben, yine içimdekileri biriktirdikten sonra ve boş bir sayfaya nasıl başlayacağımı düşündükten sonra yine ben….


Herkesin hayatında isteyip de yapamadığı onca şey vardır. Bazen sadece hayal olurlar bazen ise sadece popomuzu kaldıramadığımız için gerçekleşmezler. Ama bunlar görünen %10’luk kesimidir. Aslında hayatımızda bitmemiş sayfaların olmasının en büyük nedeni hayatımızda verdiğimiz yanlış kararlardır. Hayatımızdaki en çok istediklerimiz tam tamına bir labirentin ortasındadır. Ve buna başlayacağımızı karar verdiğimizde önümüze birden fazla yön çıkar. Kimimiz yönünü şaşırır, kimimiz ise seçemediği için o iki veya daha fazla yolun tam ortasında kalır. Doğru kararlar verip labirentin ortasına gelen insanlara dahi gözüyle bakarız. Veya kıskançlığımızdan dolayı onları vicdanımızı bir yere bırakıp içten içe aşağılarız. 


Hayatımızdaki her temanın ayrı bir labirenti vardır; aşk, ego, özgüven, seks, korkular, içgüdüler, iş, yaşam ve daha niceleri. Bunları elde etmek bizim çok önemlidir, orası kesin. Çünkü elde etmek için çok fazla saçma işler peşinde koşar, yeri geldi mi kendi benliğimizden dışarı çıkar ve maske takarak dünyaya kendimizi tanıtırız. Ama yolu bulacağım derken aslında hepimiz kendi benliğimizi yok ederiz. Kimisi buna feleğin çemberinde geçmek der, kimisi ikiyüzlü olmak der, kimisi ise olgunlaşmak der…

Aslına bakarsanız herkes hayatındaki ilk kötü anıyı yaşamadan önce saftır, fazlasıyla temizdir ve kötü düşüncelerden uzaktır. Hayaller kurar, bir gün onların gerçekleşmesini bekler. Ama her ne kadar kötü hatıra alırsak hayatımıza her kötü hatırayı aldığımız kadar da hayallerimiz şekil değiştirir, daha basitleşir. 
Çocukluğunda astronot olmak isteyen bir kız ergenlik çağında aşçı, üniversite hayatına geldiğinde ise “meslek önemli değil, sadece kendime ait bir evim olsun” der. Aynı şekilde çocukluğunda peri masalları gibi bir aşk beklerken, ilkokul ve lise yıllarında sadece prense yakın biri üniversite ve sonrası yılları içinde, “aşk önemli değil yanında huzur bulayım. Mantıken anlaşalım yeterli.” der. Örnekte verdiğim gibi uzayı görmeye meraklı olan veya gerçekten masallar gibi aşkı arayan kıza ne olmuştur? Şimdi o saflığı ve ilk hayalleri nerededir? Bunların hepsinin yanıtını biliyoruz aslında, o labirentte her farklı bir yöne gittiğinde sadece geri gelmemek üzere gittiler…

Kimisi aşk için, kimisi biraz daha alkol için, kimisi kariyer veya kendi benliğini bulmak için karakterini satışa çıkarır. Ama onu alanlar beleşçiler, kazıklayanlar veya koleksiyonculardır. Bu da labirentlerindeki hedefe gitmelerini zorlaştırır. Her yanlış karar için belki de 5 adım gerileriz. Ama hiçbir zamanda akıllanmayız. Yine ve yine hep bildiğimizi okur, bildiğimizi yaparız sadece. Yaptığımız yanlışlara “hata” der üstünü kapamaya çalışır, kendimizi kaybettiğimiz zamanlarda ise “eğlenmek” ile adlandırırız. Ve en kötüsü kendi yaptığımız şeyleri görmemezlikten gelip kendimiz dışımızdaki bütün insan ırkını yargılarız!! 


Benimle olan her insan şanslıdır bunun bilincindeyim. Gerek aşk gerek kankilik olsun fark etmez, her tanıdığım insana ben kendim ellerimle kendi hayat defterimden beyaz bir sayfa veririm. Kendilerini tanıtmaları için fırsattır bu. Ama hiçte “al bu beyaz sayfaları, benim sayfam daha kirlenmedi.” Diyenini göremedim henüz. Ve bana yapılan daha büyük bir hakaret ise o kendi hayatımdan verdiğim beyaz sayfayı kirlettikten sonra yine sanki benim suçummuş gibi ellerime tıkmalarıdır. Belki de benim labirentte hep gerilememin ve zaman kaybetmemin sebebi budur. Ama size bir sorum var, ben hayatımın labirentinde hayatta dair bitirmemiş sayfalarımın nedenini bilirken siz kendi yolunuzda hangi yönün doğru veya yanlış olduğunun farkında mısınız?